Dejeneratif eklem hastalıkları, dünyada en yaygın görülen eklem sorunlarından biridir. Eklem kıkırdağının zamanla aşınması ve incelmesiyle birlikte kıkırdak altındaki kemik yapılarında değişiklikler meydana gelir. Bu durum, eklemi çevreleyen kapsülde kalınlaşmaya ve çeşitli derecelerde eklem iltihabına (sinovit) neden olarak eklemlerin fonksiyon kaybına yol açar. Eklemlerdeki bu yıpranma süreci, yaşam kalitesini düşürebilecek ciddi fiziksel sınırlamalara sebep olur.
Dejeneratif eklem hastalıkları, tüm ırklar ve her iki cinsiyette de yaygın olarak görülür. Genellikle 40 yaşın üzerindeki bireylerde ortaya çıkan bu hastalık, 55 yaş üstü bireylerin %80’inde çeşitli derecelerde saptanabilmektedir. 30 yaşın altındaki bireylerde nadir görülürken, 60 yaş üzeri bireylerin yarısından fazlasında belirgin hale gelir.
Dejeneratif eklem hastalıkları özellikle aşağıdaki eklemleri etkiler:
Bununla birlikte, omuz, dirsek ve el bileği gibi bazı eklemler daha nadiren etkilenir.
Birçok faktör dejeneratif eklem hastalığının gelişiminde rol oynar:
Sağlıklı eklemlerin korunması için düzenli egzersiz önemlidir. Hafif ve tekrarlayan egzersizler, eklemlerin dayanıklılığını artırırken, aşırı yoğun veya yüksek darbe içeren egzersizler sağlıklı eklemlerde bile osteoartrit riskini yükseltebilir. Özellikle daha önce yaralanmış eklemlerde düşük yoğunluklu egzersizler dahi dikkatli uygulanmalıdır.
Her osteoartrit hastasında günlük yaşam aynı şekilde etkilenmez. Ancak bazı risk faktörleri, hastalığın günlük aktiviteleri kısıtlayıcı hale gelmesine yol açabilir. Bu faktörler arasında kas güçsüzlüğü, eklemde dizilim bozukluğu, hareket kısıtlılığı ve ek sağlık sorunları sayılabilir. Diz osteoartriti için kas gücünün zayıf olması en önemli risk faktörlerinden biridir.
Dejeneratif eklem hastalıkları iki ana kategoriye ayrılır:
Eklem tutulumu, tek bir eklemde (monoartiküler), birkaç eklemde (oligoartiküler) veya birden fazla eklemde (poliartiküler) yaygın olarak görülebilir.
Dejeneratif eklem hastalığı olan kişiler genellikle şunlardan şikayet eder:
Osteoartrit tanısında laboratuvar testleri ve görüntüleme yöntemleri destekleyici rol oynar. Özellikle şişlik gözlemlenen eklemlerden alınan sinovyal sıvı analizi, enfeksiyon veya iltihaplı hastalıkları dışlamaya yardımcı olur. Eklem röntgeni, eklem aralığında daralma, subkondral skleroz, marjinal osteofitler gibi osteoartrite özgü bulguları gösterir.
Osteoartrit tedavisinde amaç, hastayı bilgilendirerek ağrıyı kontrol altına almak, günlük yaşamı kolaylaştırmak ve hastalığın ilerlemesini yavaşlatmaktır. Tedavi, her bireyin ihtiyaçlarına göre kişiselleştirilir.
Nöral terapi, vücutta ağrıya neden olan ve sinir sistemi üzerinde blokaj yaratan bölgelerin tespit edilip özel enjeksiyon teknikleriyle tedavi edilmesini amaçlayan bir yöntemdir. Genellikle lokal anestezikler kullanılarak uygulanan bu terapi, kronik ağrıların tedavisinde ve vücut işlevselliğini yeniden kazandırmada etkili bir yaklaşım sunar. Migren, fibromiyalji ve travma sonrası ağrılar gibi birçok durumda uygulanabilir.
Ağrı mezoterapisi, ağrının bulunduğu bölgeye cilt altına ilaç enjeksiyonu yapılması esasına dayanır. Doğal veya farmakolojik içerikli maddeler çok düşük dozlarda, ince iğnelerle uygulanır. Bu yöntem özellikle kas-iskelet sistemi kaynaklı ağrılar, spor yaralanmaları ve romatizmal rahatsızlıklarda tercih edilir. Hızlı etki göstermesi ve yan etkilerinin minimal olması nedeniyle oldukça popülerdir.
Proloterapi, kas-iskelet sistemi problemlerinin tedavisinde kullanılan, hasarlı bağ, tendon ve eklemleri onarmayı hedefleyen bir enjeksiyon yöntemidir. Şekerli solüsyonlar veya diğer uyarıcı maddelerle yapılan enjeksiyonlar, vücudun doğal iyileşme mekanizmalarını aktive eder. Özellikle bel, boyun, diz ve omuz ağrılarında etkili sonuçlar elde edilir.
Ozon tedavisi, tıbbi ozon gazının terapötik amaçlarla kullanıldığı bir yöntemdir. Ozon, anti-inflamatuar ve bağışıklık sistemini güçlendirici etkileriyle bilinir. Oksijen metabolizmasını düzenler, hücresel yenilenmeyi hızlandırır ve kronik yorgunluk, romatizmal hastalıklar ve bağışıklık sistemi problemleri gibi birçok rahatsızlığın tedavisinde kullanılır.
Platelet Rich Plasma (PRP) tedavisi, hastanın kendi kanından elde edilen trombositlerin yoğunlaştırılarak sorunlu bölgeye enjekte edilmesiyle yapılır. Trombositler, doku iyileşmesini ve hücresel yenilenmeyi destekleyen büyüme faktörlerini içerir. Saç dökülmesi, cilt gençleştirme, spor yaralanmaları ve eklem ağrıları gibi birçok alanda uygulanır.
Ozonlu PRP tedavisi, PRP uygulamasının ozon gazı ile birleştirilmiş halidir. Bu yöntem, PRP'nin doku yenileyici etkisini artırırken ozonun antioksidan ve anti-inflamatuar özelliklerinden faydalanmayı sağlar. Yara iyileşmesini hızlandırır, cilt sağlığını destekler ve eklem problemlerinde güçlü bir tedavi seçeneği sunar.
Kök hücre tedavisi, vücutta hasar görmüş dokuların onarımı için kullanılan ileri bir biyoteknolojik yöntemdir. Kök hücreler, diğer hücrelere dönüşebilme yetenekleri sayesinde hasarlı bölgelerdeki doku yenilenmesini teşvik eder. Osteoartrit, kas-iskelet sistemi hastalıkları, cilt yenileme ve birçok kronik hastalıkta etkili bir çözüm sunar.
Bu tedavi yöntemleri, kişinin yaşam kalitesini artırmayı ve vücut fonksiyonlarını optimize etmeyi hedefler. Doğru teşhis ve uzman değerlendirmesi ile bireye özel tedavi planları oluşturulur.
Fizik tedavi, eklem hareket kısıtlılığı ve kas zayıflığı olan hastalarda önemli bir tedavi seçeneğidir. Fizik tedavi ile eklem biyomekaniği düzeltilir, kas gücü artırılır ve aşırı yüklenme önlenir. Ağrı, tutukluk gibi semptomları gidermek için de etkili bir yöntemdir.
Farmakolojik tedavide ağrı kesiciler, lokal sıcak-soğuk uygulamalar ve steroid olmayan anti-inflamatuvar ilaçlar yer alır. Eklem içine steroid veya hyaluronik asit enjeksiyonları da semptomların azaltılmasında kullanılabilir. Diyet destekleri ve gıda takviyeleri de tedaviye eklenebilir.
Haber, Duyuru, ve her türlü gelişmeden haberdar olmak için e-bülten aboneliğini yaptırınız